Ülkemizde Gerçekten İşsizlik Var mı?

“FED-ECB-OPEC-İsviçre Referandumu-IŞİD” gibi konulardan biraz uzaklaşalım.

Ülkemizin en büyük sorunları nelerdir diye bir araştırma yapsak genel itibariyle “işsizlik” ve “geçim sıkıntısı” kavramları en çok tercih edilen cevaplar olarak bilinmektedir.

Peki, gerçekten işsizlik yüksek mi yoksa keyfi bir işsizlik mi söz konusu?

Üniversite eğitimini tamamlayan bir birey, hayallerinin işine kavuşabilmek için önemli atılımlar gerçekleştirir ve gerekli başvurularını yapar. Olumsuz gelen cevaplarla hayal kırıklığı yaşayan birey, olumlu gelen cevaplarla heyecana kapılmaktadır. Olumlu sonuç neticesinde gerçekleştirilen iş görüşmelerin çoğunun da başarısızlıkla sonuçlandığını görmekteyiz. Kimi görüşme, şirket isteklerini karşılayamaz şeklindeki olumsuz cevap ile sonuçlanırken kimi görüşme ise bireyin istediği maaş ile şirketin ödeyeceği maaş arasındaki farktan kaynaklanır.

Gerek TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) gerekse araştırma şirketlerinin gerçekleştirmiş olduğu anket çalışması sonuçlarına göre yeni mezun olmuş bir bireyin, hayallerin işine sahip olabilmesi için birden fazla istemediği işte çalışması gerektiği yönünde bir sonuç çıkmaktadır. Bu tutum ülke genelinde yaşam standartını koruyabilmek ve aile ekonomisine katkı sağlayabilmek için istemsiz bir iş kabul edilme ihtimalini de görmemizi sağlıyor.

Araştırmanın diğer sonuçlarını incelediğimizde ise özellikle yaşam standartını şuan ki durumdan daha üst seviyelere taşımak isteyen bireylerin (maddi anlamda aile ekonomisine katkı sağlaması beklenilmeyen bireyler) ilgili iş başvurularda şirketin belirlemiş olduğu “maaşları & stratejileri” kabul etmemesinden dolayı işsiz kaldığını görmekteyiz.

Buraya kadarki bölüm, üniversite mezunu olmuş bir bireyin gerçek hayata atılma hikâyesi olarak değerlendirilebilir. Ancak yukarıda açıkladığımız ve hikâye olarak adlandırdığımız her bölüm maalesef ülkemizde geçerliliğini korumaktadır.

Peki, bu sorunu nasıl çözeriz?

Bu konu ile ilgili kapsamlı bir çalışma yapılması gerekmektedir. Ancak bu konunun çözümünü sadece işveren – hükümet arasındaki diyaloğa bırakmak doğru değildir. Ailelerin de işsizlik konusunda önemli katkılar sağlaması gerekmektedir. Bu nedenle de birey doğduğu andan itibaren ailelerin profesyonel bir yardım alması ve buna uygun bir birey yetiştirme standardına eriştirmesi gerekmektedir. Bireyin küçük yaşta almış olduğu eğitimler ve elde etmiş olduğu deneyimler, bundan sonraki süreçte tercih edeceği hayatını doğrudan etkileyecektir. Örneğin üniversite ve bölüm seçimi, üniversite de alacağı aktif roller, mezun olduktan sonra hayat standartlarının üzerinde devam ettirebilmesi anlamında kritik bir önem taşımaktadır. Bu nedenle de “İşsizlik” sadece devletin ya da işverenin bir sorunu olmamalı, aileler de bu konuda ciddi atılımlar gerçekleştirmesi gerekmektedir. (Aileler atılım yapmıyor diye bir algı oluşmasın, tabii ki asıl çabayı onlar sarfediyor, ancak bu çaba gerçekten doğru bir çaba mı?)

Peki, aileler profesyonel yardım alması için katlanacağı maliyetleri nasıl karşılayacaklar? Bir yandan ekonomik anlamda geçim standardını sürdürürken bir yandan da ilgili maliyetler için nasıl bir birikim yapmalıdır?

Bir sonraki yazımızda bu hususa değineceğiz…

Kudret AYYILDIR

One Comment

Add a Comment